Türkiye’de seçim yapılır ama oylar sonuna kadar sayılmadan YSK çıkar daha gecenin erken saatlerinde seçim sonuçlarını deklare eder ve herkes evine gider.
Seçim akşamı da saat 21:19’da AA ve ANKA haber ajanslarının kabul ettiği seçim sonuçlarına göre Erdoğan’ın oyları yüzde 52,07, Kılıçdaroğlu’nun oyları ise yüzde 47,93 olarak sabitlenmişti (Bkz. Resim). Daha sonra YSK bu sonucu aşağı yukarı doğruladı ve buna göre Erdoğan seçimi yüzde 51,91 bir sonuçla kazandı.
Bu sonucu herkes kabul ettiğine, Kılıçdaroğlu da “Yürüyüşümüz sürüyor, buradayız” deyip ortalıktan bir daha kaybulduğuna göre, bize de geri çekilip kendi mevzilerimizi savunmaktan; öz örgütlenmemizi gerçekleştirmekten başka bir şey kalmıyor. Ama...
Ama nasıl oluyor da, güvenilir bir veri akışı diye bize sunulan ANKA haber ajansının yüzde 70 açılan sandıktan elde ettiği verilerine göre Kılıçdaroğlu seçim akşamı yüzde 51 oyla yarışı önde götürürken, sadece 40 dakika sonra Erdoğan’ın gerisine düşüyor ve neredeyse dört puan bir farkla seçim kaybediyor? Sayıları yuvarlayarak ifade edecek olursak, kullanılmış 50 milyon oyun 35 milyonu sayılmış ve buna göre Kılıçdaroğlu 650 bin oyla önde görünüyor, fakat son 15 milyon oyda Erdoğan ona yetişiyor ve Kılıçdaroğlu’na 2,5 milyon oy fark atıyor. Bu istatiksel olarak mümkün değil. Ya da CHP’li Tuncay Özkan’ın olduğu iddea edilen ANKA haber ajansı da bize bir tür operasyon çekiyor.
Herkesin bildiği bir şeydir. “Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirdiniz” diye anketler yapılır ve ona göre partilerin oy beklentileri tahmin edilir ya! Seçim bir defa gerçekleştikten; oylar sandığa girdikten; ıslak imzalı tutanaklar ilgili ajanslara ve YSK’ya ulaştırıldıktan sonra artık tahmine bile gerek kalmamıştır, çünkü kullanılmış gerçek oyları sayıyorsunuzdur artık. 60 milyon seçmenin üzerinde bulunduğu Türkiye’de seçim anketleri sadece 3-5 bin kişi üzerinden alınan örneklem ile aşağı yukarı doğru tahminlerde bulunabiliyor ama, yukarıda belirttiğimiz gibi, oyların yüzde 70’i sayılmış olduğu halde, ki bu neredeyse 35 milyon örneklemdir, adayların o vakitten sonra oy oranlarında normal olarak minimal değerlerin dışında sonucu değiştirecek önemli bir değişiklik olmaması gerekirken, her şey bir anda tepe takla olabiliyor, Erdoğan oyların sona kalan yüzde 30’uyla nispeten büyük bir farkla seçim kazanabiliyor. Bu dünyanın hiç bir yerinde olacak bir şey değil. Türkiye’de oluyor.
Halbuki istatistiksel normal dağılıma göre oyların sisteme girmesi Türkiye’nin tüm illerinden (Açılan sandık sayıları: Trabzon %67, Antalya %72, Mardin %75 gibi açıklanır) aynı zaman diliminde gerçekleşir. Türkiye seçimlerinde olduğu gibi AA önce Erdoğan’ın kazandığı illeri sisteme giriyorsa ve Erdoğan’ı önde gösteriyorsa veya ANKA haber ajansı Kılıçdaroğlu’nun kazandığı illeri öne çıkarıp Kılıçdaroğlu’nu önde gösteriyorsa, seçime zaten hile girmiştir ve televizyonların karşısında pür dikkat seçim sonuçlarını izleyen kamuoyu her türlü medya etiğine karşı zaten düpedüz manupüle edilmektedir. Şükür Erdoğan’ın YSK’sı var ki en son çıkıyor ekrana, herkesin gözünün içine baka baka (bazen de yere bakarak) seçimin en gerçek sonuçlarını açıklıyor ve herkesi hizaya sokmasını biliyor.
Resimde gördüğünüz AA ve ANKA haber ajanslarının Ergenekoncu Sözcü Gazetesi’nde yer alan seçim sonuçlarının tam tamına aynı olması da bunu gösteriyor. Maşallah, saat 21:19’da sayım henüz devam ederken, yayın boyunca çok farklı veri girişleri olan AA ve ANKA sonunda süper anlaşmışlar ve Kılıçdaroğlu da açıklama yapmak için saatin 21:30 olmasını bekliyor. Her şey tam bir rezalet içerisinde gerçekleşiyor ve buna itiraz edecek bir Allahın kulu yok ortalıkta.
Kısacası Türkiye’de seçim sonuçlarını takip eden iki ajans bir YSK var. Oylar sayılırken birinin verisi diğerini katiyen tutmuyor ama sonuçta hep anlaşıyorlar ve buna itiraz eden bizim gibi gevezlerden başka kimse kalmıyor ortalıkta. YSK ve AA zaten Erdoğan’ın elinde. ANKA’yı muhalif sanırdık, onlar daha 1. turda kendilerini tartışmalı hale getirmişlerdi. Tuncay Özkan denilen zat kendisine yönetilen eleştirileri herkesi “fetöcü” “terörist”ilan ederek kolayca savmasını bildi. Halbuki Tuncay Özkan’la ilgili kendi sıralarından “Bu kişi CHP’de oldukça CHP ömründe seçim kazanamaz” diye çok ciddi iddealarda bulunanlar olmuştu.
Tuncay Özkan’a da haksızlık yapmamak lazım. O bu konuda yalnız değil. Türkiye’nin seçim bilmecesinde OdaTv’li Soner Yalçın, Sözcü gazetesi yazarlarından Yılmaz Özdil, Neo islamist Levent Gültekin’i de bu gruba dahil edebiliriz. Bunlar yeri geldiğinde Erdoğan’la bile yürümeye razı demokrat görünümlü Ergenekoncu ultra milliyetçilerdir. Seçimler kaybedilir kaybedilmez bunun sorumluluğunu Kılıçdaroğlu’na ve Kürtlere yıkmaya çalışarak gerçekte kime çalıştıklarını son yazılarında da hala net bir şekilde göstermektedirler. Komplo teorilerinden sakınalım, komplo teorisiz kalmayalım ama o kadar alavere dalaverenin döndüğü, Sinan Oğan, Muharrem İnce, daha önce Bahçeli ve Soylu gibi isimlerin komplo girişimlerinin yaşandığı Türk siyasetinde komplosuz bir şey düşünülebilir mi? Bence düşünülemez ama siz “Nerede yanlış yaptık?”, “hangi ittifaklar veya hangi aday doğruydu?”, “Yurtdışı oyları mı (bu yanlışa ben de düştüm) yoksa Suriyeliler mi seçim kaybettirdi?” diye çaresiz bir şekilde seçim sonuçlarını sorgulamaya devam edebilirsiniz.
Erdoğan’ın devletin tüm olanakları kullanması, muhalefete baskı uygulaması, anti demokratik bir seçim yapması gibi tüm gerekçeleri göz önünde bulundurarak, ve buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun seçimi gerçekten kaybettiğinden ne kadar emin olabilirsiniz? Ya kapsamlı bir devlet operasyonuyla karşı karşıya kaldıysak, ya devletin derin güçleri elbirliğiyle Erdoğan’la devam etmeye karar vermişler, tüm siyaset aparatını buna göre dizayn etmişler ve onun sonucunu bizlere deklare etmişlerse, o zaman ne yapacaksınız?
Erkan Kurukavak, 31.05.2023
Comments