Kılıçdaroğlu’nun "Senin teröristlerle işbirliği yapan bir namert olduğunu herkese ispat edeceğim!" diyerek Erdoğan’ın montaj videosuna karşı misilleme yapmaya kalkması seçim kazanmak için nafile bir çabadır.
Başta Erdoğan ve taraftarları olmak üzere herkes çok iyi biliyor ki, Erdoğan, 2005-2014 yılları arasında hem AKP’li hem de o zamanki adıyla BDP’li "elçiler" aracılığıyla Öcalan ve Kandil ile sürekli irtibat halinde olmuş, elçilerini ve Öcalan’ın avukatlarını da taşıyan Koster isimli tekne İmralı ile Bursa’nın Mudanya ilçesi arasında adeta mekik dokumuştur. Hatta bu dönemde Ulaştırma Bakanlığı, sık sık arıza yapan Koster’in yerine, İmralı’ya her hava şartında gidip gelebilecek yeni bir tekne tahsis etmişti. Bu tekneden Adalet Bakanlığı personeliyle birlikte, adaya gitmelerine izin verilmesi halinde Öcalan’ın avukatları da yararlanabilecekti (Bkz. T24, 16 Kasım 2012).
„Çözüm süreci, açılım süreci, demokratik açılım veya Kürt açılımı“ diye de adlandırılan bu süreci takiben Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder gibi kürt siyasetinin en popüler insanları, Erdoğan’ın bilgisi ve onayı çerçevesinde İmralı ve Kandil arasında iletişim kurmuşlar, kamuoyunu bu konuda sürekli bir biçimde bilgilendirmişlerdir. "Dolmabahçe Mutabakatı", PKK’yle AKP’nin Oslo’da gerçekleştirdikleri „Oslo Görüşmeleri“ de buna dahildir.
Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin biraz nefes alıp kendine geldiği, ekonominin nispeten rahatladığı, Erdoğan’ın Avrupa Birliği’nden en çok onay ve destek aldığı yıllardır. Eğri oturacağız doğru konuşacağız… Olumlu bir atmosferin hakim olduğu tamda bu yıllarda CHP bugün başına bela olacak ultra milliyetçiliğe sarılarak; Cumhuriyet mitingleriyle, tüm Türkiye’yi kırmızı beyaza bezeyerek, bu süreci sabote etmeye çalışmış, aslında böylece farkında olmadan AKP’ye cephane taşımıştır.
İşte CHP’nin AKP’ye taşıdığı bu milliyetçi cephane şimdi Kılıçdaroğlu’nun başına yağıyor. Bu açıdan bakıldığında „Kim daha çok ‚teröristlerle‘ birlikteydi“ tartışması absürd bir tartışmadır. Bu kişi tabi ki Erdoğan’dır. Kayyum atamalarına ses çıkarmamasıyla, MV dokunulmazlıklarının kaldırılmasına onay vermesiyle, sınır ötesi operasyonlarına (tezkere) onay vermesiyle, Kılıçdaroğlu, oldum olası Kürt hareketinin karşısında olmuştur.
Erdoğan her kılığa girebilen korkunç bir manipülatördür. Kılıçdaroğlu HDP’yi altılı masaya almayarak ve onu yedeğinde tutarak kürtlere olan mesafesini bir daha göstermiştir. Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur seçime giderken esnek ve yapıcı retoriğini bir yana bırakıp, ırkçı, milliyetçi bir dile sarılması ve öyle adamlarla seçim kazanmaya çalışması da bunu bir daha ispatlamıştır. HDP’nin her şeye rağmen Kılıçdaroğlu’ndan yana saf tutması onların demokrasiden yana belirledikleri irade kendi sorumluluklarındandır, Kılıçdaroğlu’na bayıldıklarından değil.
Erdoğan belki de döneminin en iyi faziletlerinden biri olan „çözüm süreci“ni hiç olmamış gibi gösterip Kılıçdaroğlu’na montaj videoyla terör iftirasında bulunması onun nasıl bir karakter olduğunu gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun buna karşı „Ama teröristlerle en çok sen birlikte oldun!“ karşılaması da bir o kadar zavallı. Halbuki Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın „Çözüm Süreci“ni, o dönemki ilişkilerini, tüm gerçekliği ve belgeleriyle (Google’de yüzlercesi var) anlatabilir, böylece hem Erdoğan’ı manupüle etmeden toplumun bu süreci daha iyi anlamasını sağlayabilir, hem de, tam da böyle yaptığı için, Erdoğan’ın kendisini manupüle etmesinin önüne geçmiş olabilir, bu tür müzakerelerin bir ülkenin geleceği için ne kadar önemli ve kaçınılmaz olduğunu anlatmış olabiilirdi. Ama nerde! Beş para etmez ırkçı, milliyetçi adamlarla "terör" ve "mülteciler" üzerinden iş tutmak varken!
Comments